Gökkuşağının Arkasındaki Gizem
Bir zamanlar, Renkler Diyari adında, her mevsimin büyülü bir ahenkle yaşadığı bir köy vardı. Bu köyde, minik Ela adında meraklı bir kız yaşıyordu. Ela’nın en sevdiği şey, yağmurdan sonra ortaya çıkan gökkuşağıydı. Ne zaman gökkuşağı görse, ellerini havaya uzatır ve şu sözleri fısıldardı:
“Acaba sonunda ne var? Bir hazine mi, yoksa büyülü bir dünya mı?”
Ela, bir gün bu sorunun cevabını bulmaya karar verdi. Yaşlı dedesi ona gizemli bir harita verdi. Haritada şu yazıyordu: “Gökkuşağının sonunda hayal ettiğin her şey seni bekliyor.” Dedesi, haritanın köyün efsanelerinden biri olduğunu ve kimsenin gökkuşağının sonuna ulaşamadığını anlattı. Ama Ela için bu bir macera demekti ve macera onun en sevdiği şeydi.
Yolculuğun Başlangıcı
Ela sabahın ilk ışıklarıyla yola koyuldu. Yanına en sevdiği çantasını, biraz yiyecek ve haritasını aldı. Tam kapıdan çıkarken, neşeli bir serçe pencereye kondu.
“Cik cik! Gökkuşağının sonuna mı gidiyorsun? Sana yol gösterebilirim!” dedi.
Ela gülümseyerek serçeye baktı. “Evet, gel benimle! Birlikte gidelim.”
Serçe Ela’ya rehberlik etti ve birlikte yürümeye başladılar. İlk durakları Çiçek Vadisi oldu. Burada rengarenk çiçekler bir orkestra gibi sallanıyor, yapraklarıyla melodi oluşturuyordu. Birden en büyük papatya konuştu:
“Merhaba, yolcular! Gökkuşağının sırrı sevgiyle bağlı bir harmoni. Ama bunu ancak yolculuğun sonunda anlayacaksın.”
Ela papatyaya teşekkür etti ve yoluna devam etti.
Parıltı Taşlar Mağarası
Vadiden çıktıktan sonra Ela ve serçe, parıltılı bir mağaraya geldiler. Mağaranın duvarları, sanki yıldızlarla kaplanmış gibiydi. Ela’nın dikkatini küçük bir taş çekti. Taşı eline aldığında ışık sacmaya başladı ve taşın içinden tatlı bir ses duyuldu:
“Bu taş, cesaretinin bir sembolü. Yolculuğun boyunca sana ışık tutacak. Ama unutma, en parlak ışık, kendi içindedir.”
Ela taşı cebine koydu ve daha da kararlı bir şekilde ilerledi.
Altın Merdiven
Ela, sonunda Altın Merdiven denilen yere ulaştı. Merdivenin basamakları, sanki gökyüzüne doğru uzanıyor ve gökkuşağının tam ortasına çıkıyordu. Ancak merdiveni koruyan bir kaplan karşısına dikildi. Kaplan, kök sesten bir soru sordu:
“Gökkuşağını neden bu kadar çok istiyorsun?”
Ela dürüst bir tonda cevap verdi:
“Merak ediyorum. Gökkuşağının sırrını öğrenmek ve bunu herkese anlatmak istiyorum.”
Kaplan, Ela’nın samimiyetinden etkilenerek kenara çekildi. “Devam et. Senin gibi bir yürek bunu hak ediyor,” dedi.
Gökkuşağının Sonu
Merdivenlerin sonunda Ela, gökkuşağının parlak renkleri arasında gizli bir kapı buldu. Kapıyı açtığında karşısına devasa bir oyun parkı çıktı. Burada her çocuk için ayrı bir dünya vardı. Ela için bu park, en sevdiği kitaplarla dolu bir kütüphane ve macera oyunlarıyla bezeli bir ormandı. Ama sadece bu değil, Ela’nın sevdikleri de oradaydı!
Orada, çiçekler ve hayvanların ona fısıldadığı her şeyın anlamını kavradı: Mutluluk, sevgiyle bir araya gelen uyumlu renklerden ibaretti. Ve bu uyum, herkesin içinde bir yerlerde saklıydı.
Ela, parktan ayrılmadan önce, oradaki gökkuşağı perisine bir soru sordu:
“Peki ya diğer çocuklar? Onlar buraya nasıl gelebilir?”
Peri gülümseyerek cevap verdi:
“Onlara sevgi ve hayallerini unutmamaları gerektiğini hatırlat. O zaman gökkuşağı hep yanlarında olacak.”
Ela köyüne döndüğünde herkese gökkuşağının sırrını anlattı. O gün bugün, o köyde kimse mutsuz olmadı ve gökkuşağı daima köyün üzerinde parlamaya devam etti.