Bir zamanlar yemyeşil bir köyde, civcivleriyle birlikte yaşayan Küçük Kırmızı Tavuk adında çalışkan bir tavuk vardı. Küçük Kırmızı Tavuk her sabah erkenden kalkar, kümesteki diğer tavuklara yiyecek toplar ve civcivlerinin karnını doyururdu. Onun bu çalışkanlığı köydeki tüm hayvanlar arasında biliniyordu.
Bir gün, Küçük Kırmızı Tavuk ormanda yiyecek ararken parlak bir şey gördü. Bu, altın bir yumurtaydı! Tavuk heyecanla yumurtayı gagasıyla yuvarladı ve kümese geri götürdü.
Küçük Kırmızı Tavuk altın yumurtayı kümeste güvenli bir yere koydu. Ancak kısa bir süre sonra bu yumurtanın sihirli olduğunu fark etti. Çünkü yumurta, her gün kendi kendine çoğalıyor ve başka altın yumurtalar üretiyordu! Tavuk, bu durumu kümesteki diğer tavuklarla paylaştı. Ancak hepsi aynı fikirde değildi.
“Bu yumurtalar bizim başımıza iş açabilir,” dedi Yaşlı Tavuk.
“Ama çok zengin oluruz! Her istediğimizi alabiliriz,” diye bağırdı Genç Tavuk.
Küçük Kırmızı Tavuk, “Bu yumurtalar bize yardım edebilir ama doğru şekilde kullanmamız gerek,” dedi.
Tavuklar arasında bir tartışma başladı. Kimisi yumurtaları satmayı önerdi, kimisi ise onları saklamanın daha iyi olacağını düşündü. Bu sırada civcivlerden biri, yumurtaları bir tilkinin çalmaya çalıştığını fark etti. Küçük Kırmızı Tavuk hemen harekete geçti ve diğer tavuklarla birlikte tilkiyi uzaklaştırmayı başardı.
Bu olaydan sonra tavuklar, yumurtaları paylaşarak ve yardımlaşarak kullanmaya karar verdiler. Altın yumurtalardan kazandıkları gelirle kümeste herkesin daha rahat yaşayabileceği bir düzen kurdular.
Masalın sonunda, sadece çalışkan değil, aynı zamanda adil ve paylaşmayı bilen bir topluluk oldular. Köydeki diğer hayvanlar da bu tavuklardan ders aldı ve yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu gördü.