Bir varmış, bir yokmuş. Yemyeşil bir ormanda Minik Tavşan adında bir tavşan yaşarmış. Minik Tavşan, yumuşacık beyaz tüylere sahipmiş ve zıp zıp zıplamayı çok severmiş. Her sabah erkenden kalkar, güneşin altında zıplar, çiçeklerin kokusunu içine çekermiş.
Bir gün Minik Tavşan, ormanda dolaşırken üzgün bir ses duymuş. Ses, büyük bir ağacın altından geliyormuş. Merakla ağaca doğru zıplamış ve bakmış ki arkadaşları Kirpi, Serçe ve Sincap oradaymış.
“Ne oldu arkadaşlar? Neden üzgünsünüz?” diye sormuş Minik Tavşan.
Kirpi iç çekmiş:
“Güneş o kadar parlıyor ki, gölgede oyun oynayacak bir yer bulamıyoruz.”
Minik Tavşan düşünmüş, düşünmüş. Sonra parlak bir fikri gelmiş:
“Hadi gelin, hep birlikte büyük bir yaprak şemsiye yapalım!”
Hemen işe koyulmuşlar. Tavşan uzun otları toplamış, Kirpi dikenleriyle onları bir araya getirmiş, Serçe yaprakları getirmiş ve Sincap da şemsiyeyi tutacak dalı seçmiş. Hep birlikte çalışarak dev bir yaprak şemsiye yapmışlar.
Şemsiyeyi büyük ağacın yanına yerleştirmişler ve altında serin serin oyun oynamaya başlamışlar. Tavşan hoplamış, Sincap cevizleri yuvarlamış, Serçe şarkılar söylemiş ve Kirpi de yuvarlanmış. Hep birlikte çok mutlu olmuşlar.
Akşam olunca, Minik Tavşan arkadaşlarına gülümsemiş:
“Birlikte çalışınca her şey daha güzel oluyor, değil mi?”
Arkadaşları hep bir ağızdan, “Evet!” demiş.
O günden sonra Minik Tavşan ve arkadaşları ne zaman bir sorun yaşasalar, hep birlikte çalışarak çözüm bulmuşlar. Ve her zaman mutluluk içinde zıplayıp oynamışlar.
Gökten bir havuç düşmüş; biri Minik Tavşan’a, biri arkadaşlarına, biri de bu masalı dinleyen miniklere!