Bir varmış, bir yokmuş. Küçük bir köyde, minik, sevimli bir fare yaşarmış. Bu farenin adı Dudu’ymuş. Dudu’nun en büyük tutkusu, lezzetli yemeklerin peşine düşmekmiş. Ama en çok sevdiği şey, mis gibi kokan peynirlermiş.
Bir gün Dudu, köy meydanında dolaşırken büyük bir telaş içinde koşuşturan tavuk Lili’yi görmüş.
“Hey Lili, nereye böyle acele ediyorsun?” diye sormuş Dudu.
Lili heyecanla, “Ah Dudu! Büyük Peynir Festivali bugün başlıyor! Köyün hemen dışındaki yeşil alanda herkes büyük bir şölen hazırlıyor!” demiş.
Dudu’nun gözleri parlamış. “Büyük Peynir Festivali mi? Daha önce hiç duymamıştım! Hemen gitmeliyim!” diyerek hızla oradan ayrılmış.
Dudu, festival alanına vardığında, her yerde farklı çeşitlerde peynirlerin sergilendiğini görmüş. Küçük bir peynircinin standında duran dev bir tekerlek peyniri görünce ağzı sulanmış. Ancak bir sorun varmış: Peynirin yanındaki büyük kedi Tom gözlerini Dudu’ya dikmiş, adeta “Buraya yaklaşamazsın!” der gibi bakıyormuş.
Dudu bir plan yapmaya karar vermiş. Arkadaşlarından yardım istemiş. İlk önce sincap Zıpzıp’la konuşmuş. Zıpzıp, “Ben dikkatini dağıtırım, sen de peynire ulaşmaya çalış!” demiş. Tavşan Misket ise, “Tom’u başka bir yere çekmek için havuç kokusu bırakırım,” diye eklemiş.
Planı uygulamışlar. Zıpzıp, Tom’un önünde hoplayıp zıplamış, Misket de havuç kokusunu yayıp kediyi peşinden sürüklemiş. Dudu, tam fırsattan faydalanıp dev peynir tekerleğine yaklaşmış ki birden peynirin üstünde bir not fark etmiş:
“Bu peynir sadece festival yarışmasında kazanan için!”
Dudu üzülmüş, ama hile yapmak istememiş. Arkadaşlarının yanına dönüp durumu anlatmış. Bunun üzerine Zıpzıp, “Belki biz de yarışmaya katılabiliriz!” demiş.
Yarışma bir oyunmuş: En güzel hikayeyi anlatan ödülü alacakmış. Dudu ve arkadaşları, yaşadıkları macerayı anlatmışlar. Hakemler bu eğlenceli hikayeyi çok beğenmiş ve birinci ilan etmişler!
Dudu dev peynir tekerleğini kazanmış, ama arkadaşları olmadan bunu başaramayacağını bildiği için ödülü onlarla paylaşmış. Hep birlikte kahkahalar içinde peyniri afiyetle yemişler.
O günden sonra Dudu, arkadaşlarıyla birlikte olmak ve paylaşmanın, en güzel yemeklerden bile değerli olduğunu öğrenmiş.
Gökyüzündeki yıldızlar birer birer göz kırparken, köyde bir grup arkadaşın mutlu kahkahaları yankılanıyormuş.
Masal da burada sona ermiş. 🌟