Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir köyde Keloğlan yaşarmış. Keloğlan, fakir ama kalbi sevgiyle dolu, iyiliksever bir gençmiş. Köyün yakınlarında ise altın sarısı saçlarıyla dillere destan olan Sarı Kız yaşarmış. Sarı Kız, köydeki herkesin sevgisini kazanmış, akıllı ve cesur bir genç kızmış.
Bir gün köyün meydanına bir tellal gelmiş ve şöyle bağırmış:
“Duyduk duymadık demeyin! Uzaklardaki Karakaya Dağı’nın zirvesinde, köyümüzün suyunu kesen büyülü bir kuyu varmış. Kim bu büyüyü bozar, köyümüze suyu geri getirirse kral ona büyük bir ödül verecekmiş!”
Halk telaşlanmış çünkü günlerdir köyde su kalmamış. Keloğlan, köydeki herkesi dinledikten sonra Sarı Kız’a gidip şöyle demiş:
“Sarı Kız, sen de duydun mu? Su yoksa biz ne yaparız? Hadi şu büyüyü bozalım, köyümüze suyu geri getirelim!”
Sarı Kız, Keloğlan’ın bu önerisine hemen razı olmuş. İkisi de birbirlerine güveniyor, birlikte her zorluğun üstesinden gelebileceklerini biliyorlarmış.
Zorlu Yolculuk
Keloğlan ve Sarı Kız, Karakaya Dağı’na doğru yola çıkmışlar. Yolda birçok engelle karşılaşmışlar. İlk olarak, ormanda dev bir ejderha yollarını kesmiş. Ejderha, onları geçirmeyeceğini söylemiş. Ancak Keloğlan, zekasıyla ejderhayı alt etmiş. Ona:
“Ejderha kardeş, bu dağın diğer tarafında koca bir altın gölü var, bizi geçirirsen sana yolunu gösteririz,” demiş. Ejderha buna inanıp onları geçirmiş, ama Keloğlan’ın dediği gibi bir altın gölü yokmuş. Ejderha fark ettiğinde onlar çoktan gitmiş!
Gizemli Kapı ve Bilmece
Dağın zirvesine vardıklarında büyülü kuyuyu koruyan bir kapı görmüşler. Kapının üzerinde altın harflerle şu bilmece yazıyormuş:
“Ne her zaman görünür, ne her zaman saklanır,
Gökte dolaşır, ama yere de iner. Bu nedir?”
Keloğlan uzun uzun düşünmüş. Sarı Kız bir süre sessizce gökyüzüne bakmış ve birden gülümsemiş:
“Bu bulut! Çünkü bazen gökte görünür, bazen yağmur olup yere iner.”
Kapı bir anda açılmış ve büyülü kuyuyu görmüşler. Ancak kuyu kara bir sisle kaplıymış.
Büyüyü Bozmak
Kuyuya yaklaştıklarında bir peri ortaya çıkmış. Bu peri, köyün suyunu kesen büyünün sahibesiymiş. Peri, şöyle demiş:
“Siz köyünüz için çok cesurca davrandınız. Ama bu büyüyü bozmak için bir şeyinizden vazgeçmeniz gerek. Keloğlan, sen zekanı; Sarı Kız, sen cesaretini bırakmayı kabul eder misin?”
Keloğlan ve Sarı Kız birbirlerine bakmış. Keloğlan gülerek:
“Ben zeka olmadan da seni dinlerim, Sarı Kız!” demiş.
Sarı Kız da gülümseyerek:
“Cesaretim olmadan da seni takip ederim, Keloğlan!”
İkisi de büyüyü bozmayı kabul etmiş. Ama peri, onların fedakarlığını görüp kalplerinin ne kadar temiz olduğunu anlamış ve büyüyü bozmuş. Suyu köylerine geri göndermiş ve şöyle demiş:
“Cesaret ve zeka birleştiğinde, dünyanın en güçlü sihirlerinden biri olur. Siz bunu başardınız!”
Mutlu Son
Köylerine döndüklerinde herkes Keloğlan ve Sarı Kız’ı kahraman gibi karşılamış. Köyün ortasında akan çeşmeden artık tertemiz su akıyormuş. Keloğlan ve Sarı Kız, hayatları boyunca köylülerine yardım etmiş ve dostluklarıyla herkesin kalbinde bir masal gibi yaşamışlar.
Gökten üç elma düşmüş: biri anlatanın, biri dinleyenin, biri de iyiliği paylaşanın başına!