Bir zamanlar, küçük bir köyde iki kardeş yaşarmış. Biri adı Mehmet, diğeri ise Ayşe’ymiş. Mehmet, çalışkan ve sabırlı bir çocukken, Ayşe biraz aceleci ve sabırsızmış. Her iki çocuk da çok sevimliymiş ama farklı özelliklere sahipmiş.

Bir gün, köylerinde büyük bir festival düzenlenecekmiş. Herkes, festival için bir şeyler hazırlıyormuş. Ayşe, çok heyecanlanmış ve ne yapacağını hemen bulmuş. Bir tezgah kurarak, taze meyve suyu satmaya karar vermiş. Hızla meyve suyunu hazırlamış, her şey hazırmış ama Ayşe sabırsızca çok erken satış yapmaya başlamış.

Mehmet ise sabırlı bir şekilde en iyi işini hazırlamak için zamanını harcamış. Kendi yaptığı el yapımı çerçeveleri festival için tezgahında sergilemek üzere özenle hazırlamış. Ama o da Ayşe gibi heyecanlıymış, fakat sabırlı olduğu için her şeyin tam ve doğru olduğundan emin olmuş.

Festival günü geldiğinde, herkes hazırlıklarını yapmış ve standlar kurulmuş. Ayşe, hemen meyve suyu satmaya başlamış. Ancak, erken başladığı için, meyve suyu pek taze olmamış ve biraz da dağılmış. İnsanlar taze ve soğuk bir içecek ararken, Ayşe satış yapmada zorlanmış.

Mehmet, sabırlı bir şekilde tezgahını kurmuş ve herkesin ilgisini çekmek için ürünlerini sergileyerek, doğru zamanlamayla satış yapmaya başlamış. Çerçevelerinin tasarımı çok beğenilmiş ve yavaş yavaş satışları artmış.

Akşam olduğunda, her iki kardeş de işlerindeki başarılara bakmış. Ayşe, çok erken başladığı için bazı şeylerin eksik olduğunu fark etmiş. Mehmet ise zamanını iyi kullanarak, sabırlı bir şekilde başarıyı yakalamış.

Ayşe, kardeşine dönerek, “Bugün bir şey öğrendim, sabırla ve doğru zamanlamayla iş yapmak her şeyden daha önemliymiş!” demiş.

Mehmet gülerek, “Evet, Ayşe. Altın kural şudur: ‘Her şeyin doğru zamanı vardır.’ Acele etmemelisin, her işin bir süresi ve zamanı vardır,” demiş.

O günden sonra Ayşe, her işini sabırla ve doğru zamanda yapmaya başlamış. Kardeşi Mehmet de ona hep rehberlik etmiş.