Bir zamanlar, derin ormanların içinde bir peri yaşarmış. Adı Lila’ydı ve ormanın en güzel çiçeklerinin, en parlak yıldızlarının ve en renkli kuşlarının koruyucusuydu. Lila, ormanda her şeyin uyum içinde olmasını sağlamak için çalışır, ama bir sabah, ormanda bir değişiklik fark etmiş. Çiçekler solmuş, kuşlar sessizleşmiş ve gökyüzü griye dönmüş.
Lila, hemen ormanın derinliklerine doğru uçmaya başlamış. Ormanın kalbine ulaştığında, büyük ve eski bir ağacın dibinde, mutsuz bir şekilde oturan bir peri gördü. Bu peri, Gölge Perisi’ydi. Lila, Gölge Perisi’ne yaklaşıp sormuş: “Neden üzgünsün? Ormanın neşesi kaybolmuş.”
Gölge Perisi, “Benim gücüm kararmış. Işıkla değil, karanlıkla besleniyorum. Eğer orman tekrar eski haline dönerse, ışığımın kaybolmasından korkuyorum,” demiş.
Lila, “Ama karanlık hiç kimseyi mutlu etmez. Orman eski güzelliğini kaybetmemeli. Işığını kaybetmemen için birlikte çalışabiliriz. Karanlık da, ışıkla dost olabilir,” demiş.
O günden sonra, Lila ve Gölge Perisi birlikte çalışarak ormanı eski haline getirmişler. Gölge Perisi, ışığın karanlıkla bir arada olabileceğini kabul etmiş ve ormanın her köşesinde dengeyi sağlamış.